Kas 25, 2013 webdetarih Ortaçağ Tarihi, Tarih 0
Haçlı Seferleri, koyu bir gericilik ve bilgisizlik içinde yüzen Hıristiyan Avrupa’sına, askerlik yönünden hiçbir başarı kazandırmadı. Ama bu seferler, onları Doğu’nun uygarlığıyla yakından tanıştırdı. daha sonraki çağlarda gelişen Avrupa uygarlığının kurulmasında bu yakın tanışmanın büyük etkisi oldu.Avrupalıların göğüslerini kabartarak , yüksek sesle ve kıvançla ” Batı’nın büyük başarıları ” diyerek kendilerini övmeleri , Doğu’da doğan ve oluşan şeylerin devamından başka bir şey değildir. Batı, bütün bilgisinin ana hatlarını, Doğu’dan öğrenmeseydi tek başına bir şey meydana çıkarmak imkânını bulamazdı. Avrupa’lılar , bu seferlere katılanların çoğu karşılarındaki düşmanlarının erdemlerini takdir etmeye başlamışlardı. Kimse bunu yüksek sesle söyleyemiyordu. Ancak Haçlı askeri evine döndüğünde , ortalama batılı şövalyenin yanında hâlâ andavallı bir köylü gibi kaldığı bu ( kendilerine göre Türkleri ve Müslümanları inançsız olarak görmektedirler. ) inançsız düşmanından öğrendiği davranış biçimlerini taklit ediyordu. Yanında şeftali, ıspanak gibi bahçesine ekip kendisi için yetiştirdiği yeni yiyecekler de getirmişti.Ağır bir zırh giymeyi gerektiren barbarca âdeti bir yana bırakıp peygamberin takipçilerinin özgün giysileri olan ve ilk olarak Türkler tarafından giyilen uçuşan pamuklu veya ipek giysiler giymeye başladı. Dinsizleri cezalandırmak üzere düzenlenen bir savaş olarak başlayan Haçlı Seferleri , milyonlarca genç Avrupalı için genel bir uygarlığa giriş dersi olmuştu. Avrupalıların Haçlı Seferlerinde kullandıkları savaş silahlarıyla araç ve gereçlerinden birçoğunu da Doğu’dan öğrendiler.
Topun bulunmasından çok önce, kale duvarlarını dövmek için kullanılan mancınık Haçlı ordularının en önemli bir silahıydı. Kalaslardan yapılırdı. Tekerlekleri üzerinde çekilerek istenilen yere yerleştirilebilirdi. Direnç kolu, kuvvet kolundan daha uzun olan ters bir kaldıraca benzerdi. Sağlam, ince ve uzun bir tomruk, koşut ( paralel ) olarak çatılmış iki çift kalas arasına konmuş mil üzerine dikey biçimde bağlanırdı. bu mil, oynaklığı sağlardı. tümruğun daha uzun olan direnç kolu ucunda fırlatılacak şeyin içine konduğu bir kepçe, öbür ucunda da ağırlık bulunurdu. Çatılmış kalasların dayandığı tabana yakın bölümüne tuturulmuş olan bir bocurgat, mancınığın direnç kolunu yere indirirdi. Böylece kurulmuş olan mancınık, atışa hazır bir duruma getirilirdi. Bocurgatın boşaltılmasıyla, ucunda ağırlık bulunan kuvvet kolu birden aşağı düşerdi. Uzun tomruğun mil üzerindeki bu hızlı hareketi, mancınığında alt bölümüne tuturulmuş ve mile koşut kirişe çarpınca birden dururdu. Bu ani duruş , kepçe içindeki şeyin fırlayıp gitmesini sağlardı.
Yapılan bazı hesaplamalara göre : kuvvet kolu 2 m, direnç kolu 6 m. olan bir mancınık, kuvvet kolu ucuna konmuş 3 tonluk ağırlıkla, 100 kg.’lık bir taşı 76 m. uzaklığa fırlatabiliyordu.
Mancınıklar, taş ve ” ateş bombası ” atarlardı. O çağların ” yangın bombası ” sayılabilecek ” Rum ateşi” ni böylece isimlendirmek yanlış olmaz.
Ağır demir okları, kalın odunları ve ucunda tutuşturulmuş yağlı paçavra bulunan okları atan bir silahtı. Bu, yayını bir iki adamın çekmeyi başaramayacağı kadar sert olan, manivela ve çengellerden meydana gelen bir düzenin kurulmasıyla atılan bir çeşit büyük oktu. Tatar oklarının kirişleri , çelikten ve yaylı olduğu iin, bunlara zemberek denirdi.
RUM ATEŞİ
Rum Ateşi, naftalin, zift , reçina ve kükürt karışımı yanıcı bir maddeydi. Suda bile yanardı. Bir fıçını içine konan bu karışım, tutuşturulduktan sonra fırlatılırdı.
KOÇ BAŞI
Kale kapılarını kırıp açmak için kullanılırdı . Bu silah, baş tarafı demir ve ya tunçtan, koç başı biçiminde uzun bir kütüktü. Koç Başı, tekerlekler üzerinde çekilebilen bir arabanın tablasına tutturulmuş çatkılara urganlarla asılırdı. İleri geri sallama yoluyla kale kapılarına vurulur ve böylece onların kırılıp açılması sağlanırdı. Bu uğraşma sırasında, askerlerin, kale surlarından talıan ok, tutuşturulmuş paçavra, taş veya dökülen kızgın yağlardan korunmalarını sağlamak için, koç başının tutturulduğu çatkıların üzeri tahtayla kaplanırdı. Çatının üstüne de deri gerilirdi.
TAHTA SİPER
Bir çift tekerlek üstünde istenilen yere itilebilen bir çeşit büyük kalkandı. Bunun gerisine iki veya üç asker sığınabilirdi. Kale duvarlarının dibine yaklaşmak için kullanılırdı.
YÜRÜR KALE VE KERKEÇ :
Kuşatılmış kalelerin surlarına atlamak için kullanılırdı. Bu, tekerlek üzerinde çekilebilen ve birkaç katı olan dört köşe, tahtadan bir kule idi. Kulenin en üst katında, büyük bir tahta kapak bulunurdu. Bu kapak askerleri ok ve mızraklardan koruduğu gibi, surlara giriş sırasında indirilerek köprü görevini yapardı. Surların yakınına kadar tekerlekleri üzerinde çekilerek getirilen ” Yürür Kule” nin üstündeki askerler, mancınıkla atılmış taşlarla yıkılan duvarlardan kaleye girerlerdi. bu çeşit kulelere Türkler ” KERKEÇ ” derlerdi.
Dayama Merdiven de aynı amaçla kullanılırdı. Haçlıların ” kedi ” ismini verdikleri koruganlarla kle duvarlarının dibine yanaşan askerler buradan uzattıkları merdivenlerle burçlara tırmanırlardı.
328 views
Ara 02, 2020 1
Çağdaş Türkiye ve Dünya Tarihi derslerinde hangi belgeseli izleyeceğinize dair bir fikir vermeye çalışan webdetarih sitesine bakmadan geçmeyin. İzleyen bir pişman izlemeyen bin pişman..
9.Sınıflar 4 halife dönemi birazdan burada olacaktır.
|